Çanakkale, Türkiye’nin hem tarihî hem doğal hem de kültürel açıdan en zengin şehirlerinden biridir. Bir tarafında destansı Çanakkale Savaşı’nın izleri, bir tarafında efsanelere konu olan Troya, diğer yanda ise Ege’nin sakin adaları, Kazdağları’nın yeşili ve geleneksel yaşamın izleri vardır.
Bu özel şehir, yalnızca geçmişe değil; bugüne ve geleceğe dair derin izler taşıyan bir coğrafyadır. Her sokağında bir hikâye, her koyunda bir huzur ve her tepesinde bir anlam saklıdır. Antik kentlerden savaş müzelerine, şehitliklerden ada köylerine, zeytinlik yollardan kültür festivallerine kadar uzanan benzersiz bir çeşitliliğe sahiptir.
Bu rehberde, Çanakkale’de mutlaka görülmesi gereken yerleri; şehir merkezi, Gelibolu Yarımadası, Troas bölgesi, adalar, doğa rotaları ve kültürel duraklar olmak üzere kategorilere ayırarak sunuyoruz. Her bölge, hem ilk kez gelenler hem de tekrar tekrar keşfetmek isteyenler için özel ipuçları içeriyor.
Hazırsanız; tarihle, doğayla, mitolojiyle ve insan hikâyeleriyle dolu bir yolculuğa birlikte çıkalım!
Çanakkale; hem tarihe tanıklık eden mekânları hem sahil boyunca uzanan dingin atmosferi hem de kültürel zenginlikleriyle çok yönlü bir keşif sunar. Şehir merkezi ise bu deneyimin başlangıç noktasıdır. İşte Çanakkale merkezde mutlaka görülmesi gereken yerler:
Çanakkale türküsüne konu olmuş bu nostaljik çarşı, şehirle özdeşleşmiş simgelerden biridir.
Tavsiyemiz:
Sabah saatlerinde daha sakin olur; alışveriş ve fotoğraf için ideal zaman.
Şehrin denizcilik geçmişini anlatan Çanakkale Deniz Müzesi, özellikle Çanakkale Savaşı’na dair zengin içeriğiyle öne çıkar.
Müzekart geçerli. Çocuklar ve tarih meraklıları için mutlaka görülmeli.
1897 yılında İtalyan bir tüccar tarafından yaptırılan bu taş kule, şehrin en ikonik yapılarından biridir.
Özellikle akşam saatlerinde kule fonlu bir fotoğraf çekmeden ayrılmayın.
Şehir merkezinde, Boğaz kıyısı boyunca uzanan bu sahil şeridi, hem yerli halk hem turistler için dinlenme ve gezinti alanıdır.
Yürüyüş sırasında dondurmanızı alın, denize karşı banklarda oturup gün batımını izleyin.
2004 yapımı “Troy” filminde kullanılan ahşap Truva Atı, film sonrası Türkiye’ye hediye edilmiş ve bugün Çanakkale merkezde, sahil hattında sergilenmektedir.
Sinema ve tarih meraklıları için kaçırılmaması gereken bir durak.
Gelibolu Yarımadası, yalnızca bir coğrafi alan değil; Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en çetin ve en onurlu sayfalarının yazıldığı kutsal topraklardır. 1915 Çanakkale Savaşları'nın izlerini taşıyan bu bölge, hem Türk hem Anzak askerlerinin hatırasını yaşatan anıtlar, şehitlikler ve savaş alanları ile doludur.
Yarımadadaki her durak, ziyaretçilerine hem tarihî hem de duygusal bir yolculuk sunar.
Morto Koyu’na bakan yüksek bir tepede yer alan bu abide, Çanakkale Savaşı’nda hayatını kaybeden 250.000’den fazla askerin anısına yapılmıştır.
Gün batımında burada olmak, ziyaretin en etkileyici anlarından biri olabilir.
Türk tarihinin en kahraman birliklerinden biri olan 57. Alay, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat yönettiği savunma hattında şehit düşen askerlerden oluşur.
Sessizlik içinde yürümeniz, saygıyı ve anlama çabasını gösterecek en güzel yoldur.
Conkbayırı, savaşın kaderini belirleyen süngü hücumlarının yaşandığı ve Mustafa Kemal’in efsanevi liderliğinin öne çıktığı stratejik tepedir.
Tavsiye: Rehberli bir anlatımla gezilirse, mekânın anlamı çok daha derinleşir.
25 Nisan 1915 sabahı Avustralya ve Yeni Zelanda birliklerinin karaya çıktığı Anzak Koyu, günümüzde bir barış ve anma alanı olarak ziyaretçilerini karşılıyor.
Gün doğumunda yapılan anma törenleri, yerinde deneyimlenmesi gereken unutulmaz anlardandır.
Yarımadanın güney ucunda yer alan Seddülbahir Kalesi, Osmanlı döneminde boğaz savunması için inşa edilmiştir.
1915’te İngilizlerin ilk çıkarma yaptığı noktalardan biri olması nedeniyle tarihî önemi büyüktür.
Bu bölgede rehber eşliğinde yapılan yürüyüşler, savaşın ilk dakikalarını anlamanıza yardımcı olur.
Gelibolu Yarımadası, tarihî bir gezi rotasından çok daha fazlasıdır. Her adıma eşlik eden saygı, hüzün ve farkındalık, bu toprakların ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlatır.
Dilersen bu bölümden sonra şu başlıklardan biriyle devam edebilirim:
Çanakkale, antik dönemde Troas Bölgesi olarak bilinen zengin bir medeniyet alanıdır. Efsanelere konu olmuş şehirler, tapınaklar, limanlar ve kazı alanları hâlâ ziyaretçilere açıktır. Arkeolojiye, mitolojiye ve eski çağlara ilgi duyan herkes için bu kentler görülmeye değerdir.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Troya, Homeros’un İlyada Destanı’na konu olmuş, 5000 yıllık geçmişiyle tarihin en ünlü şehirlerinden biridir.
Müzekart geçerlidir. Müze ziyaretiyle birlikte en az 2 saat ayırmak önerilir.
Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale Köyü sınırlarında yer alan Assos, hem antik yapıları hem de Ege’ye bakan nefes kesici manzarasıyla büyüler.
Ziyaret sonrası köyde yöresel lezzetleri tatmadan dönmeyin.
Ezine yakınlarında yer alan bu antik liman kenti, Roma döneminde önemli bir ticaret ve denizcilik merkeziydi.
Rehberli gezi yaparsanız tarihî bağlamı daha iyi anlayabilirsiniz.
Biga ilçesine bağlı Kemer Köyü’nde bulunan Parion, Helenistik ve Roma dönemine ait kalıntılarıyla dikkat çeker.
Tarih meraklıları için az bilinen ama etkileyici bir keşif noktasıdır.
Ege’nin huzur dolu adası Bozcaada, hem doğal güzellikleri hem de kültürel dokusuyla Çanakkale gezisinin en özel duraklarından biridir. Arnavut kaldırımlı sokakları, üzüm bağları, berrak denizi ve tarihi yapılarıyla ziyaretçilerini büyüler.
Adanın liman girişinde sizi karşılayan Bozcaada Kalesi, ihtişamlı görünümüyle adanın tarihî kimliğini yansıtır.
Bozcaada'nın en çok tercih edilen plajlarıdır.
Rüzgârlı havalarda dikkatli olun, deniz hızlı değişebilir.
Adanın batı ucunda yer alan bu bölge, Bozcaada'nın gün batımında en romantik noktasıdır.
Bozcaada, yüzyıllardır süren üzüm ve şarap kültürüyle tanınır.
Yöresel sabunlar, reçeller, şaraplar ve el işi ürünlerle adadan güzel anılar götürebilirsiniz.
Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada, sakinliği, doğal güzellikleri ve özgün kültürel yapısıyla dikkat çeker. Organik yaşamın sürdüğü, zamanı yavaşlatan bu ada; tarihi Rum köyleri, el değmemiş koyları ve özgün mutfağıyla her gezginin hafızasında iz bırakır.
Gökçeada’nın en meşhur köylerinden biri olan Zeytinli, nostaljik taş evleri ve meşhur kahvecileriyle bilinir.
Tepeköy, ada halkı tarafından “gün batımının en güzel izlendiği yer” olarak tanımlanır.
Tavsiyemiz:
Her iki köyde de el yapımı sabun, reçel ve zeytin ürünleri satan küçük dükkânları ziyaret edin.
Adanın güney kıyısında yer alan Tuz Gölü, yaz aylarında kuruyarak bembeyaz bir görünüme bürünür.
Rüzgârlı günlerde sörfçülerle dolan sahil, aynı zamanda rüzgâr sörfü için Türkiye’nin en iyi noktalarındandır.
Türkiye’nin ilk ve tek sualtı milli parkı olan bu bölge, zengin deniz yaşamı ve mercan resifleri ile ünlüdür.
Deniz kaplumbağası ve nadir balık türleri gözlemlenebilir; çevre duyarlılığına dikkat etmek önemlidir.
Çanakkale sadece tarih ve denizle değil; aynı zamanda ormanları, yaylaları, şelaleleri ve doğa yürüyüş parkurları ile de dikkat çeker. Doğayla baş başa kalmak isteyen gezginler için bu bölgeler ruhu dinlendiren molalar sunar.
Kaz Dağları (İda Dağı), mitolojik geçmişi, zengin florası ve serin yaylalarıyla Çanakkale’nin en özel doğa noktalarındandır.
Kazdağları’nın oksijen seviyesi dünyanın en yükseklerinden biridir – nefes alın, arının.
Kazdağları’nın eteğinde yer alan bu şelaleli, serin ve yemyeşil alan, özellikle yaz aylarında bölge halkı tarafından tercih edilir.
Ayvacık-Altınoluk arasında kalan Mıhlı Çayı, kayaların arasından geçen buz gibi sular ve minik şelaleleriyle tanınır.
Sessizliğiyle zihni dinlendirir, özellikle sabah saatleri daha sakindir.
Gelibolu Yarımadası'nın kuzey kıyısında yer alan Saros Körfezi, Türkiye’nin en temiz denizlerinden biri olarak bilinir.
Kamp yapmayı sevenler için sessiz koylar ve bakir alanlar oldukça fazladır.
Çanakkale, sahip olduğu doğal ve tarihî zenginlikleri kadar müzeleri ve kültürel merkezleriyle de geçmişle bugünü buluşturan bir şehir. Bu duraklar; savaş tarihinden arkeolojiye, geleneksel sanatlardan modern tanıtıma kadar uzanan geniş bir perspektif sunar. İşte şehirde mutlaka uğramanız gereken kültürel noktalar:
2018 yılında ziyarete açılan Troya Müzesi, sadece Çanakkale’nin değil, Türkiye’nin en etkileyici arkeoloji müzelerinden biridir.
Müzekart geçerlidir. En az 1,5 saat ayırmanız önerilir.
Gelibolu Yarımadası Tarihî Alanı’nda yer alan bu merkez, özellikle 1915 Çanakkale Savaşları’nı detaylı anlamak isteyenler için hazırlanmıştır.
57. Alay Şehitliği veya Şehitler Abidesi ziyaretinden sonra ideal duraktır.
Şehir merkezindeki tarihi Rum Hamamı binasında hizmet veren bu müze, Çanakkale seramikçiliğinin geleneksel örneklerini sergiler.
Yerel el yapımı seramik ürünlerden alışveriş yapma imkânı da bulunur.
Alçıtepe Köyü yakınında yer alan bu büyük tanıtım merkezi, teknolojik sunumları ve duygusal anlatımıyla öne çıkar.
Tarihi alan gezinizin başında veya sonunda ziyaret edilebilir. Gruplar için rehberli anlatım da mevcuttur.
Çanakkale, yalnızca bir kez gezilip bitirilecek bir şehir değildir. Her ziyaret, farklı bir yüzünü, başka bir hikâyesini gösterir:
Her mevsim farklı bir renge bürünen bu şehir, keşfetmeyi seven herkes için sürekli geri çağıran bir ruh taşır.
İster hafta sonu kaçamağı, ister bir haftalık kültür tatili…
Çanakkale; tarih, doğa, deniz, gastronomi ve kültürün mükemmel karışımıyla her tür gezgine hitap eden bir destinasyon sunar.
Hepsi bir arada, hepsi ulaşılabilir mesafede.
Kısacası: Çanakkale bir şehir değil, bir deneyimdir.